Hasır Kalmak Ne Demek? Ve Gerçekten Kim Kazanıyor?
Herkesin hayatında karşılaştığı bir dönem vardır; bir şeylerin ters gittiği, umutların kırıldığı, hayatın biraz daha zorlaştığı zamanlar… Ancak asıl soru şu: Bu dönemde “hasır kalmak” ne demek? Ne zaman, nasıl ve neden hasır kalırız? Erkekler, kadınlar, ilişkiler… Hasır kalmak, sadece bir mecaz mı, yoksa kendimizi zorlayarak toprağa gömdüğümüz bir çıkmaz mı?
Tartışmaya başlamak gerekirse: Hasır kalmak, genellikle sessizce geri çekilmek, gözlerden kaybolmak, yaşananlardan kaçmak ve “bu işte bir iş var ama ben bu işi çözmek için buradayım” yaklaşımını almak olarak tanımlanabilir. Ama gerçekten bu kaçış, insanları daha güçlü yapar mı? Bazen, hasır kalmak, çözüm arayışından çok, bir tür teslimiyetin ifadesi olabilir. Peki ya bu durumu bir fırsat gibi görmek? Hadi, biraz cesurca soralım: Hasır kalmak, gerçekten her zaman en sağlıklı çözüm mü?
“Hasır Kalmak” ve Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği
Erkeklerin ve kadınların “hasır kalma” tavrı arasındaki farklar oldukça dikkat çekici. Erkekler, genellikle sorunları çözme odaklıdırlar. Kendi duygusal süreçlerine girmemek adına, stratejik bir şekilde geri çekilir ve olayı bir adım geriden gözlemleyerek çözüm arayışına girerler. Fakat bu durum bazen, yalnızca olaylardan kaçmak için uygulanan bir stratejiye dönüşebilir. Erkeğin “hasır kalması” bazen duygusal zayıflığı kabul etmeme, bazen de egoyu koruma çabasıdır. Sıkça “durumla başa çıkmak” yerine “durumu yok saymak” eğilimindedirler.
Kadınlar ise genellikle empatik bir yaklaşımla olayları değerlendirir. Duygusal bir bağ kurarak içsel süreçleri anlamaya çalışırlar. Kadınların “hasır kalması”, kendilerini korumaktan çok başkalarını koruma amacı güder. Ancak burada, fazla empatik bir yaklaşım bazen, çözüm arayışını ikinci plana atabilir. “Hasır kalmak”, kadınların içsel dünyasında genellikle duygusal bir yorgunluk, çözülmemiş bir stres ya da dış dünyadan uzaklaşma ihtiyacı olarak kendini gösterir. Oysa bu, bazen “çözümü erteleme”ye dönüşebilir. Kadınların hasır kalması, bazen sorunları çözme değil, onlardan kaçma biçimi olabilir mi?
Hasır Kalmak: Bir Çıkış Yolu ya da Çaresizlik Mi?
Bana kalırsa, “hasır kalmak” aslında bir tür psikolojik kaçıştır. Ama burada, çoğu zaman gizli bir güç dinamiği devreye giriyor. Kendi çözümünü bulma noktasında zaman ve strateji bir kenara konuluyor, ve bunun yerine sadece “susmak” ya da “görünmemek” daha kolay bir seçenek olarak tercih ediliyor. Bir bakıma, çözüm aramaktan daha rahat bir yol. Ve kimse bu kolay yolu tercih etmekten çekinmiyor.
Bunu erkekler daha çok, problem çözmeye odaklanmış bir şekilde uyguluyor. Oysa, içsel olarak daha kırılgan olabilirler, ama toplumsal baskılardan dolayı bu kırılganlıklarını gizleme eğilimindedirler. Kadınlar ise, duygusal yapıları gereği empatik olurlar; fakat bazen duygusal bir yükü taşımanın, gerçek çözümün önüne geçmesine neden olabilir.
Hasır kalmanın aslında kişiyi güçlendirip güçlendirmediği konusu da tartışmaya açık. Bir kişi, bir süreliğine geri çekildiğinde “güçlü” ve “dayanıklı” mı olur, yoksa problemin üzerine gitmekten kaçtığı için daha da zayıflar mı? Belki de sorulması gereken soru şudur: Hasır kalmak, gerçekten çözüm arayışını durduruyor mu, yoksa geçici bir duraklama mı?
Sonuçta Kim Kazanıyor?
Hasır kalma eylemi, bazen bir tür kendi savunma mekanizması olabilir. Ancak bu savunma mekanizmasının daha güçlü hale getirdiği kişiler de var, buna şüphe yok. Diğer taraftan, ne kadar savunma yaparsanız yapın, içsel sorunlar hiçbir zaman kaybolmaz. Sorunun üzerine gitmek ve doğru çözümü aramak, sonunda her zaman kişiyi daha güçlü kılar. Sadece kaçmak ya da geri çekilmek, çözüm üretmeye engel olabilir.
Tartışmanın sonu nereye varırsa varsın, hasır kalmak bir şekilde hayatımızın bir parçasıdır. Ama her zaman kaçışın en iyi çözüm olmadığını da hatırlatmak gerek. Peki, sizce gerçekten hasır kalmak, insanı daha güçlü mü yapar, yoksa sorunun büyümesine neden olur?